Taylan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Taylan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Haziran 2025

Dünyada o kadar çok ses var ki kendi sesimizi kaybettik; artık duymaz hale geldik. Ve en kötüsü de, bu durumun farkında olmayışımız. Her yeni güne uyandığımızda zamanı yenmeye çalışıyoruz. Gün boyunca bir şeylere yetişmeye, gecikmemeye, zamanı kontrol etmeye uğraşıyoruz. Ama sonunda kenara çekilip durup baktığımızda, zamana kaybeden hep biz olmuşuz. Hem kendi sesimizi yitirmişiz hem de zamanı yakalayamamışız. En sessiz çığlık belki de budur: kendimize yabancılaşmak, uzaklaşmak ve bunu fark edememek.

12 Haziran 2025

Ait olmadığın, ancak içsel olarak kısa süreli bir huzur bulduğun bir coğrafyaya gerçekten ait olup olmadığını insan nasıl anlar? Yoksa komşunun çimeni bize her zaman, kaçmaya çalıştığımız yerden daha mı yeşil görünür?

04 Haziran 2025

İnsan değişir, dönüşür. Bazen fark etmeden, bazen sarsılarak. 
Her şeyden emin olsaydık, öğrenemezdik.
Belirsizlikler büyütür bizi, kayboldukça kendimize yaklaşırız. "Çünkü insan, keşfedilmemiş tek adadır." Dışarıdan bakıldığında basit görünür ama içinde ormanlar, derin mağaralar, saklı kıyılar vardır. Kendine çıktığın yolculuk, en uzun olanıdır. Ve her adımda biraz daha kendine benzersin.

02 Haziran 2025

…Ve belki de en önemlisi: büyümek, olanı olduğu gibi kabul edebilmek; hayatın akışına direnmeden, onunla birlikte akmayı öğrenmektir. Geçmişi değiştirme çabasından vazgeçip, şimdiye kök salmak ve geleceğe karşı yumuşak bir cesaretle durabilmektir.

Fakat insanın varoluşunu asıl derinleştiren şey, yanında yürüyen bir başka bilinçtir. Yanımda yaşadığım insanın kalbime dokunuşu, yalnızca bir eşlik değil; bir aynalanmadır. Onunla birlikte büyümek, aynı zaman çizgisinde olgunlaşmak; zamana birlikte meydan okuyabilmektir.

Hayatı birlikte düşünmek, birlikte hissetmek, dünyayı iki ayrı bedende ama tek bir yürekle algılayabilmektir. Kimi zaman bir bakış, kimi zaman bir dokunuşla dile gelmeyen şeyleri anlamak... Bu, sadece paylaşmak değil; birlikte var olmaktır.

O yüzden geçmişe değil, şimdiye bakmayı seçiyorum.

Çünkü gerçek zaman, birlikte hissedilen andır.

Ve insan, en çok yanında gerçekten "olan"la tamamlanır. 

40'a Dair.

09 Mayıs 2025

Belki de en büyük yanılgımız, birbirimizi dinlediğimizi sanmak. Oysa çoğu zaman sadece kendi cevabımızı hazırlarken susuyoruz. Dinlemediğimiz için anlamıyoruz; anlamadığımız için de hep yanlış yerde arıyoruz doğruları.

02 Mayıs 2025

Hayatta bazen neyi nasıl dengeye oturtmamız gerektiğini bulmak gerçekten zor olabiliyor. Hangi duyguyu ne kadar yaşayacağız, hangi kararı ne zaman vereceğiz, neyin peşinden gideceğiz… Bütün bu sorular bazen insanı içinden çıkılması güç bir denklem gibi sarıyor. Hele ki yalnızsan, bu denge işi bir noktadan sonra bir tür akrobasiye dönüşebiliyor.
Ama sonra bir sabah, her şeye birlikte gülebildiğin, hayatın cilveleriyle birlikte dalga geçebildiğin biriyle uyanıyorsun. Uyandığında göz göze geldiğinizde, hiçbir şey söylemeden anlaştığınız birinin varlığıyla güne başlıyorsun. İşte o zaman fark ediyorsun ki bu hayata 1-0 değil, belki de birkaç gol farkla önde başlamışsın.
Bunun kıymetini bilmek, herhangi bir maddi ölçüyle ifade edilemeyecek kadar özel bir şey. Çünkü bazı insanlar sadece hayatına girmez; huzur getirir. Kahkahalarında, sessizliğinde, hatta sadece varlıklarında bile bir denge saklıdır. Onlar yanındaysa dünya biraz daha az karmaşık, sabahlar biraz daha anlamlıdır.
Ve böyle birini bulduysan hayatında, bazen evrene küçük bir teşekkür yollamayı da unutmamalı. Hani şöyle sessizce:
"Eyvallah evren… Bu sefer güzel denk geldi."

20 Nisan 2025

Geçmişin sıcaklığına duyulan özlem, bugünün soğuk yüzüne tutunamamak… Alışamamak sadece zamana değil; dayatılan değerlere, hızla değişen anlamlara da. Bir şarkının mırıldandığı çocukluk anısı, bir sokak lezzetinin taşıdığı mahalle kokusu… Bunlar artık birer sığınak gibi: basit, ama derin.
Bazı coğrafyalar için dünya sadece zor değil, aynı zamanda unutkan. En temel hakların bile tesadüflere emanet olduğu bir yer burası. Günlük hayatın bile sürekli yeniden inşa edilmesi gereken bir mücadeleye dönüştüğü, dengeden çok belirsizliğin sabit olduğu topraklar…
Peki bu girdaptan nasıl çıkarız?

30 Aralık 2024

İnsanın değişim yolculuğunda en derin izleri bırakan iki temel itici güç vardır: Ya hayat ona bilgelik kazandıracak kadar çok şey öğretmiş, dünyayı ve kendini yeniden anlamlandırmasını sağlamıştır ya da ruhunda ve bedeninde derin yaralar açacak kadar büyük acılar yaşamış, onu eski benliğinden koparıp yeni bir kimliğe bürünmeye zorlamıştır. Öğrenme ve acı, insanın ruhunda devrim yaratacak iki uç nokta olarak karşımıza çıkar. İlki, farkındalığın ışığını açarak dönüşümü bilinçli bir süreç haline getirir; diğeri ise bir tür yangın gibi, küllerinden yeniden doğmayı mecburi kılar. Hangisi olursa olsun, değişim her zaman bir yolculuk, bir sınav ve yeni bir başlangıçtır.

01 Aralık 2024

İnsanı asıl olgunlaştıran şey, karşısına çıkan durumlar değil, bu durumlar karşısında verdiği kararlar. Hayatta iki yol arasında kalıp, “İşte bu!” diyerek birini seçmek ve o yolda yürümek, insana büyümeyi öğretiyor. Sorumluluk almak, sadece kendi kararlarının sonuçlarına katlanmayı değil, aynı zamanda bu sonuçların getirdiği değişimlere kucak açmayı da gerektiriyor.
Bazen her şeyi geride bırakıp başka bir hayata, örneğin bir ege kasabasına taşınmaya karar verirsin ve bu cesaret, seni büyütür. Evlenmeye karar verdiğinde, başka bir insanla hayatını birleştirme sorumluluğunu üstlenirken olgunlaşırsın. Boşanmayı seçtiğinde ise o zorlu sürecin getirdiği farkındalıkla bir kez daha büyürsün.
Ancak buradaki en önemli nokta, tüm bunların yalnızca başına gelen şeyler olmaması gerektiğidir. Hayatı akışına bırakmakla, bilinçli seçimler yaparak yaşamak arasında derin bir fark vardır. Sormak lazım: “Bu yolu ben mi çizdim, yoksa su kendi yolunu mu buldu?” Eğer seçimlerinin gerçekten sana ait olduğunu hissediyorsan, o zaman yaşamın iplerini eline almışsın demektir.
Hayat, seçimlerinle şekillenir. Ve insan, en çok kendi yolunu çizdiği zaman olgunlaşır.

25 Kasım 2024

İnsan yaşamı, her dönemiyle ayrı bir hikâye, ayrı bir arayıştır. Çocukluk, saf bir hayal dünyasının koruyucu kollarında şekillenir; maddi kaygılardan uzak, manevi sevginin sınırsız sıcaklığında bir yuva arayışı... Gençlik ise daha fırtınalıdır; arzuların peşinde koşarken, maddi kazanımlar bir güç ve özgürlük simgesi haline gelir. Ancak bu dönemde bile, ruhun derinliklerinde, anlam arayışının ince fısıltıları duyulur.

Yıllar geçtikçe, maddi başarıların parlak yüzeyi yerini bir iç sorgulamaya bırakır. Olgunluk dönemi, sahip olmanın ötesinde, olmanın anlam kazandığı zamandır. İnsan, artık sadece neyi başardığını değil, neyi hissettiğini sorgular. Zira paranın satın alamadığı şeyler, bir gün sessizce kalbin en ağır kefesine yerleşir: huzur, sevgi, anlam…

Sonunda insan, yaşamın bir matematik değil, bir şiir olduğunu anlar. (En azından bana göre) Maddi ve manevi değerler arasında bir denge kurma çabası, insan olmanın en kadim sınavıdır. Her yaş, ruhun bu dengeyi bulma çabasının başka bir perdesidir; kimisi kırılgan, kimisi cesur, ama her biri bir bütünün vazgeçilmez parçasıdır. Bu yüzden, her dönemi anlamla doldurmak, insanın kendisine verebileceği en büyük hediyedir.

08 Kasım 2024

Kayıplar ve yas, derinlerde kök salan bir bekleyiş gibi. Kaybettiğimizi sandığımız şey, her gün yeni bir yüzünü göstermek için sessizce pusuda, bir köşede sabırla bekliyor. Yas ise sona erdiği düşünülenle süregelen bir bağ; zamanın ötesine dokunan, bitmek bilmeyen bir hatırlayış.

06 Eylül 2024

Yenikışla / 29 Ağustos 2024

Belki de insan en zor kararı, doğup büyüdüğü topraklara bir daha dönmemek, çocukluğunun yazlarını geçirdiği yerlere gitmemek konusunda veriyor. Hayatın telaşı, iş güç, sorumluluklar derken hep bir bahane çıkıveriyor, hep bir erteleme oluyor. Ancak en acısı, sevdiklerini kaybettiğinde o topraklara dönmek zorunda kaldığında yaşanıyor. Veda etmek için, son bir kez uğurlamak için orada olmak… Bu, insana derin bir iç hesaplaşma yaşatıyor, duygularını altüst ediyor.

Peki, hayatta gerçekten ne önemli? Büyük bir mülk sahibi olmak mı? Dünyanın dört bir yanını dolaşmak mı? Banka hesabımızda yüklü bir para mı? Yoksa en değerlisi, sevdiklerinle geçirdiğin zaman, onlarla biriktirdiğin anılar mı?
İnsanı asıl zengin kılan, kalbine dokunan insanlar ve onlarla paylaştığın anılar. Sahip olduğun eşyalar, gezdiğin yerler zamanla silinip gidiyor; ama o anılar hep seninle kalıyor, seni sen yapıyor. Belki de en büyük miras, bu dünyada sevgiyle ve anlamlı anılarla iz bırakmaktır.
Çünkü hayat, varlığımızdan ziyade, ardımızda bıraktığımız hikâyelerde, paylaştığımız duygularda, biriktirdiğimiz o küçük, değerli anlarda saklı.

11 Ağustos 2024

Yolculuk, sadece bir yerden bir yere gitmekten ibaret değildir; aslında, deneyimlerimizle, kurduğumuz dostluklarla ve her adımda yaşadığımız büyüme ile şekillenen bir serüvendir. 
"Sana kimin eşlik ettiği" yolculuğun en önemli detaylarından biridir. Gerçek mutluluk, yolculuğumuzda yanımızda olanlarla paylaşıldığında anlam kazanır. 
Hayat, bir varış noktasından çok, birlikte yürüdüğümüz bir yolculuktur. Bu yolculukta, sevdiklerimizle paylaştığımız anlar en değerli hazinemizdir. Her adımda, onların varlığıyla zenginleşen bu deneyim, hayatımızı daha anlamlı kılar.

25 Temmuz 2024

Bektaşi kültüründe "öldü" demek yerine "gözümden gönlüne aktı" derler. Bu ifade, ölümün sadece fiziksel bir son olmadığını, ruhun ve sevginin varlığını sürdürdüğünü anlatır. Ölüm bir yaşamı sonlandırabilir ama aramızdaki ilişkiyi bitirmez. Sevdiğimiz birini kaybettiğimizde, her şeyi yitirmiş gibi hissedebiliriz ama gerçekten böyle midir? Ölümle birlikte her şey mi yok olur? Birinin ölmesi, onun önemini yitirmesi anlamına mı gelir? Hayır. Ölüm, sevgiyi sona erdirmez; aksine, anılarımızda ve kalbimizde yaşamaya devam eder.

Birini kaybetmek, onu unutmak ya da sevmekten vazgeçmek anlamına gelmez. Sevgi, ölümün ötesinde de var olmaya devam eder. Bektaşi inancına göre, kaybettiğimiz kişinin ruhu bizimle olan bağını korur ve bizi izlemeye devam eder. Bu inanç, kayıplarla başa çıkmamıza ve onların hatıralarını yaşatmamıza yardımcı olur.

Bektaşi felsefesine göre, ölüm bir son değil, ruhun ve sevginin devam ettiği bir geçiştir. Ölümle birlikte fiziksel varlık sona erse de, ruhsal bağlar ve sevgi devam eder. Bu felsefe, kayıplarla başa çıkarken bize güç ve teselli verir. Sevdiğimiz kişiler fiziksel olarak yanımızda olmasalar da, anılarımızda ve kalbimizde yaşamaya devam ederler. Bu yüzden, onları unutmak ya da sevmekten vazgeçmek zorunda değiliz. Sevgi, ölümün ötesinde de varlığını sürdürür.

08 Temmuz 2024

Hayat, her anın toplamından oluşur ve anı yaşamak, geleceğin belirsizliği veya geçmişin pişmanlıklarına takılmadan bu anların tadını çıkarmaktır. Keşfetmek, bilinmeyene merakla adım atmaktır ve her yeni deneyim bizi zenginleştirir. Varoluş sahnemize çıkanlar ve sahneden çekilenler, bize derin dersler getirir; ancak, içsel huzurumuzu bozanların hayatımızda yeri olmamalıdır. Pozitif enerji ve anlam dolu varoluşlarla çevrili olmak, daha anlamlı ve mutlu bir yaşam inşa etmemize yardımcı olur. Anı yaşamak ve keşfetmek, özgürlüğün ve mutluluğun anahtarıdır.

28 Mayıs 2024

Dünya, sürekli olarak seni başkalarının beklentilerine ve normlarına uymaya zorlar. Kendi gerçek kimliğini ve değerlerini keşfetmek ve bu doğrultuda yaşamak, bu baskılara karşı cesurca direnmeyi gerektirir. Bu süreçte kendi özünü korumak ve samimi bir hayat sürmek, en büyük kişisel başarıdır.

20 Mayıs 2024

Yalnızlık, insanı bazı yaşlarda sessizce derin bir uçuruma çekebilen karanlık bir hastalıktır. Korkular da bu yalnızlığa katıldığında, dipsiz bir kuyunun içine daha da hızla çekilirsiniz. Hayatta her şey zor: Bir işe sahip olmak, işsiz kalmak, hayalleriniz için mücadele etmek zor; ama mücadeleden vazgeçmek çok daha zor. Çocuk sahibi olmak ya da olmamak; her biri, hayatın ağır yükleriyle dolu zor seçimlerdir. Bu zorluklar arasında her adım, her karar birer sınavdır, ruhumuzu derinden etkileyen birer meydan okuma.

29 Nisan 2024

Üzüntümüzle ve korkumuzla ilgilenmeliyiz. Onlara yakın durup, düşünmeli ve merak etmeliyiz. Biraz durup, duygularımızı iyi ya da kötü diye etiketlemeden kabullenmeye çalışalım. Direnci kırmak için gereken çabayı ve fedakarlığı göstermeliyiz. Aksi durum daha da körelmemize neden oluyor.

13 Mart 2024

Ruh sağlığının, statünüz, sosyal çevreniz ya da sahip olduğunuz diğer şeylerden daha önemli olduğunu anladığınız an; bedeninizi nasıl sağlıklı besinlerle besliyorsanız, ruhunuzu da aynı şekilde sadece pozitif insanlar, duygular ve düşüncelerle beslemenin değerini fark ediyorsunuz. 

26 Şubat 2024

İnsanların evliliğe yönelik derinlemesine çekilmesi, temelde yaşamın dönem dönem sunduğu zorluklar ve mutluluklar karşısında yanımızda bir tanık olma ihtiyacından doğuyor. Hayatın her bir virajında, acılarımızın ve sevinçlerimizin bir başkası tarafından görülüp tanınması arzusu bizi sarar. Ancak, ilişkilerimizin yolları ayrıldığında, yaşadığımız bu kopuş süreci, bir zamanlar paylaşılan anıların şimdi sessiz bir boşlukta yankılanmasına neden olur. Tanıklık edecek bir kişinin eksikliği veya yeni bir tanığın hayatımıza girmesinin zorlukları, bizi derinden etkiler. Bu, evlilik arzusunun sadece iki insanın bir araya gelmesinden çok daha fazlasını ifade ettiğini gösterir: Hayatımızın, bir başkasının gözleriyle anlam kazanmasını, paylaşılan deneyimlerle daha da zenginleşmesini istememizdir. (Tanıklık)