Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın -
yüzü güneşli bir ana gibi -
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
N.Hikmet
24 Temmuz 2016
23 Temmuz 2016
17 Temmuz 2016
Halk Özeti
Halk “zavallı”
Halk “uyuşturulmuş”
Halk “kendisinden gizlenen gerçeklerle kör, sağır olmuş”
Halk “dinini bunlar yüzünden yanlış yaşamış”
Halk “ahlaklı”
Halk “dürüst”
Halk “namuslu”
Falan değil!
Benim de ara ara yaptığım burnu büyüklükle onlara “halk” falan deyip, hümanist düşüncelerle “ah bir görseler gerçekleri” diyoruz ya; hah işte onlar o senin ‘gerçekler’ dediğin şeyin dibine kadar farkındalar. Onlar kandırıldıkları için o partiye oy vermiyorlar, onlar kendileri gibi oldukları için o partiye oy veriyorlar. Onlar senin sandığın gibi uykuda değiller, aksine senden on kat daha fazla uyanıklar.
O “halk” aslında kim biliyor musun?
O halk Atatürk Havalimanında çalışan taksici, o halk Cuma namazından sonra torunu yaşında kızın kıçına bakıp iç çeken tonton amca, o halk altın günlerinde üst katında ki günahsız öğrenci kıza “eve erkek alıyor, orospular doldu apartmana” diye dedikodu yapan hacı teyze, o halk tecavüze uğramamak için camdan atlayan kızın haberinin altına “zaten açık kapıymış, ne kaybederdi ki?” yazan türbanlı bacı, o halk daha geçen gün elimden zorla aldıkları, “çaldıysa çaldı, Ecevit, Sezer çalmadı mı? Bu hiç olmazsa müslüman, diğerleri siyonist köpeklerdi” diyen güvenlik görevlisi, o halk ambulansın peşine takılıp üç araç geçmeyi kar sayan trafikteki şoför, o halk ağzından “cahiliye devri” düşmeyen ama “kitap okuyunca başıma ağrılar giriyor” diyen adam, o halk “irkekler birbirini zikiyordu, Allah’ da Lut kavminin üzerine bela yolladı” diye derste anlatıp, akşam erkek öğrencilerinin üzerine çullanan dernek öğretmeni , o halk anaları, babaları öldüğünde üzülmeden önce “sana bir daire fazla düştü” diye saç saça, baş başa giren insanlar, o halk kendi yaşam alanında insan gibi yaşamak için sosyalist partilere oy verip; senin ülkende “müslüman caaanım” diye o partiye oy veren almancılar, gurbetçiler, o halk her ramazan ekranda ki sahtekar “kütük allah diyorduuu” dediğinde ağlayanlar, o halk ağzından “Tanrı Misafiri” düşmeyip Pippa Bacca’ ya tecavüz edip öldürenler, o halk rutin trafik çevirmesinde polise nereli olduğunu sorup en alttan, en üste otoriteye biat edip, yaltaklanmaya çalışanlar..
Halk; tek bir kitap okumayıp, her konuda fikri olanlar.
Halk; kendisi gibi düşünenden başkasının yaşamasını istemeyenler.
Halk; cehaletin hadsizliğinden, izlediği salak saçma dizilerden veya yarışma programlarından mutlu olanlar.
Hakikaten şunda bir anlaşalım bence; halk bu. Sen, ben, biz değiliz. Belki aynı parayı kazanıyor, belki aynı hayat standartlarında yaşıyoruz ama halk ne kandırılmış garibanlar, ne de senin onları sandığın kadar masumlar. Ortada bir savaş var ve bu ideolojilerin savaşı değil! Sadece iyi ve kötü’ nün savaşı!
Alıntıdır.
Halk “uyuşturulmuş”
Halk “kendisinden gizlenen gerçeklerle kör, sağır olmuş”
Halk “dinini bunlar yüzünden yanlış yaşamış”
Halk “ahlaklı”
Halk “dürüst”
Halk “namuslu”
Falan değil!
Benim de ara ara yaptığım burnu büyüklükle onlara “halk” falan deyip, hümanist düşüncelerle “ah bir görseler gerçekleri” diyoruz ya; hah işte onlar o senin ‘gerçekler’ dediğin şeyin dibine kadar farkındalar. Onlar kandırıldıkları için o partiye oy vermiyorlar, onlar kendileri gibi oldukları için o partiye oy veriyorlar. Onlar senin sandığın gibi uykuda değiller, aksine senden on kat daha fazla uyanıklar.
O “halk” aslında kim biliyor musun?
O halk Atatürk Havalimanında çalışan taksici, o halk Cuma namazından sonra torunu yaşında kızın kıçına bakıp iç çeken tonton amca, o halk altın günlerinde üst katında ki günahsız öğrenci kıza “eve erkek alıyor, orospular doldu apartmana” diye dedikodu yapan hacı teyze, o halk tecavüze uğramamak için camdan atlayan kızın haberinin altına “zaten açık kapıymış, ne kaybederdi ki?” yazan türbanlı bacı, o halk daha geçen gün elimden zorla aldıkları, “çaldıysa çaldı, Ecevit, Sezer çalmadı mı? Bu hiç olmazsa müslüman, diğerleri siyonist köpeklerdi” diyen güvenlik görevlisi, o halk ambulansın peşine takılıp üç araç geçmeyi kar sayan trafikteki şoför, o halk ağzından “cahiliye devri” düşmeyen ama “kitap okuyunca başıma ağrılar giriyor” diyen adam, o halk “irkekler birbirini zikiyordu, Allah’ da Lut kavminin üzerine bela yolladı” diye derste anlatıp, akşam erkek öğrencilerinin üzerine çullanan dernek öğretmeni , o halk anaları, babaları öldüğünde üzülmeden önce “sana bir daire fazla düştü” diye saç saça, baş başa giren insanlar, o halk kendi yaşam alanında insan gibi yaşamak için sosyalist partilere oy verip; senin ülkende “müslüman caaanım” diye o partiye oy veren almancılar, gurbetçiler, o halk her ramazan ekranda ki sahtekar “kütük allah diyorduuu” dediğinde ağlayanlar, o halk ağzından “Tanrı Misafiri” düşmeyip Pippa Bacca’ ya tecavüz edip öldürenler, o halk rutin trafik çevirmesinde polise nereli olduğunu sorup en alttan, en üste otoriteye biat edip, yaltaklanmaya çalışanlar..
Halk; tek bir kitap okumayıp, her konuda fikri olanlar.
Halk; kendisi gibi düşünenden başkasının yaşamasını istemeyenler.
Halk; cehaletin hadsizliğinden, izlediği salak saçma dizilerden veya yarışma programlarından mutlu olanlar.
Hakikaten şunda bir anlaşalım bence; halk bu. Sen, ben, biz değiliz. Belki aynı parayı kazanıyor, belki aynı hayat standartlarında yaşıyoruz ama halk ne kandırılmış garibanlar, ne de senin onları sandığın kadar masumlar. Ortada bir savaş var ve bu ideolojilerin savaşı değil! Sadece iyi ve kötü’ nün savaşı!
Alıntıdır.
15 Temmuz 2016
Sevgi, özgürlüğün çocuğudur, hiçbir zaman baskının ve şiddetin değil. Seven, sevileni her zaman özgür bırakmalı, ve sevdiğinin ruhuna inanmalıdır. Daha iyi olanı değil, sana kendini daha iyi hissettireni seçmelisin. Mutluluk tanrıların bir hediyesi olmayıp insanın içsel üretkenliğinin bir başarısıdır.
Bir şeyi yapamayacağıma inanırsam, yapamam. Ama yapabileceğime inandığımda, başlangıçta buna gücüm olmasa bile bu gücü elde ederim. Geçmişin tehlikelerinden biri köle olmaktı, geleceğin ki robot olmaktır.
13 Temmuz 2016
11 Temmuz 2016
"Seni evcilleştirmek için ne yapmalıyım?" diye sordu küçük prens
"Çok sabırlı olmalısın" dedi tilki " Önce karşıma şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın"
Ertesi gün küçük prens yine geldi
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur" dedi tilki. " Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı"
"Çok sabırlı olmalısın" dedi tilki " Önce karşıma şöyle uzağa çimenlerin üstüne oturacaksın. Gözümün ucuyla sana bakacağım, ama bir şey söylemeyeceksin. Sözler yanlış anlamaların kaynağıdır. Her gün biraz daha yakınıma oturacaksın"
Ertesi gün küçük prens yine geldi
"Aynı saatte gelmen daha iyi olur" dedi tilki. " Örneğin sen öğleden sonra dörtte geleceksen, ben saat üçte mutlu olmaya başlarım. Mutluluğum her dakika artar. Saat dörtte artık sevinçten ve meraktan deli gibi olurum. Ne kadar mutlu olduğumu görmüş olursun. Ama herhangi bir zamanda gelirsen yüreğim saat kaçta senin için çarpacağını bilemez. İnsanın belli alışkanlıkları olmalı"
Küçük Prens
10 Temmuz 2016
09 Temmuz 2016
Bir bedene bir yere ait olma duygusu, umarsızca bedenini sardığında seni başka bir kişiye dönüştürebilir. Sonuçlarının ne olacağını bilmeden uçsuz bir okyanusun ortasına demir attığında gücünüzün tükendiğini, yeni doğacak günün neler getireceğini bilmeden çaresiz bir kurtuluş yolu ararsın. Binlerce mil uzakta bıraktığın, adına şiirler dizdiğin kadının ne adını ne suretini bir bakmışsın hatırlamazsın.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)