Zihnimden geçen kelimeleri başı boş bıraktığım da, ipini salmış bir kısrak gibi nereye gideceğimi bilmeden şaşkınca izliyorum kendimi.
Kelimeler, sayılar ve buna eşlik eden hayatlar silsilesi. Anlam yüklemek çok ağır geliyor..
Hafifletici yüklemlerin verdiği yetkiye dayanarak yaşamak istiyordum artık. Zamansız ve telaşsız.
22 Kasım 2018
16 Kasım 2018
“Son araştırmalar, yaşamda uğruna mücadele etmeye değer bazı şeylerin önemli olduğuna işaret ediyor: Hayatta size kalıcı mutluluğu sağlayacak yaşam koşulları mevcuttur. Bu koşullardan biri başkaları ile kurduğumuz ve kurma ihtiyacı duyduğumuz bağlar olan ilişkililiktir. Sevginin nereden geldiğini, tutkulu aşkın neden bir zaman sonra söndüğünü ve hangi aşkın “gerçek” aşk olduğunu gösteren araştırmalar sunacağım. Buda ve Stoikler tarafından sunulan mutluluk varsayımının değiştirilmesi gerektiğini önereceğim: Mutluluk hem içeriden hem de dışarıdan gelir. Dengeyi doğru tutturmak için hem kadim bilgeliğin hem de modern bilimin rehberliğine ihtiyaç duyarız."
08 Kasım 2018
“Söz” ile “sihir” başlangıçta aynı şeylerdi. Kelimelerin sihirli güçleri vardır.
Hatta kelimeler bugün bile bu sihirli güçlerinin önemli bir kısmını korumaktadır. Mesela, çok büyük bir mutluluğa sebep olabildikleri gibi, derin bir üzüntüye de yol açabilirler. Kelimeler, insanoğlunun en güçlü duygularını uyandırabilecek ve her türlü eylemi gerçekleştirmesini sağlayabilecek bir güce sahiptir. Kısacası, kelimelerin insanlar üzerinde yaptırım gücü vardır. Daha doğrusu, kelimeler insanları etkilemenin evrensel yoludur.
“An” asla bir şeyi veremez: Anlamı. Mutluluğun ve anlamın yolları aynı değildir.
Mutluluğu bulmak için, kişinin sadece anda yaşaması gerekir; sadece an için yaşamaya ihtiyaç duyar. Ama eğer anlam istiyorsa – hayallerinin, sırlarının, hayatının anlamı – kişi ne kadar karanlık olursa olsun geçmişte, ne kadar belirsiz olursa olsun gelecek için yaşamalıdır. Böylece doğa mutluluk ve anlamı bizim için karıştırır ve bizden aralarında bir seçim yapmamızı bekler.
06 Kasım 2018
Kendime ait küçük bölmem de otururken dünyanın yaydığı bütün zehirler geçiyor ellerimin arasından. Tırnaklarım bile kirlenmiyor. Kusursuz bir bağışıklık. Bir laboratuvar teknisyeninden bile daha iyi durumum, çünkü kötü kokular yok burada, yanık kurşun kokusu dışarıda. Dünya havaya uçabilir, ben yine de virgül ya da noktalı virgül koymak için bölmem de olacağım.
23 Ekim 2018
18 Ekim 2018
“Her şeyi kendim için çekiyorum. Sonra da onlarla ilgili birtakım adamlar ‘sanattır, değildir’ diye konuşuyor…”
Ermeni asıllı bir Türk olan Ara Güler, 1928 yılında Beyoğlu’nda dünyaya geliyor. 1951 yılında Getronagan Ermeni Lisesi’nden mezun olduktan sonra Muhsin Ertuğrul’un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi alıyor. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde çalışmaya başlıyor. Tam da o zamanlarda fotoğrafçı olmaya karar veriyor. Sonrasında ödüller, ödüller, ödüller… Ama Ara Güler belki de en çok İstanbul fotoğrafları ile biliniyor.
Ermeni asıllı bir Türk olan Ara Güler, 1928 yılında Beyoğlu’nda dünyaya geliyor. 1951 yılında Getronagan Ermeni Lisesi’nden mezun olduktan sonra Muhsin Ertuğrul’un yanında tiyatro ve oyunculuk eğitimi alıyor. 1950’de Yeni İstanbul gazetesinde çalışmaya başlıyor. Tam da o zamanlarda fotoğrafçı olmaya karar veriyor. Sonrasında ödüller, ödüller, ödüller… Ama Ara Güler belki de en çok İstanbul fotoğrafları ile biliniyor.
11 Ekim 2018
“Dünyada kıpırdamadan durmak, her türlü oyalayıcıyı, bulanıklaştırıcıyı reddetmek kadar güç ve sıra dışı bir şey olamaz. Herkesin gelmeyeceği herkesçe bilindiği halde, beklediği şeyleri, farkında değilmiş gibi kıpırtısızca beklemesi, olanı biteni sessizce izlemesi, zamanın tüm ağırlığını ve saydamlığını her saniye tüm netliğiyle görmesi ve yine kıpırdamaması gibi. İşte yaşamın en uç noktası budur.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)